18 Mart 2013 Pazartesi

Tepenin Ardı filmi üzerine


  Geçen yıl kendisinden çokca bahsedilen Tepenin Ardı filmini dün nihayet izleme fırsatı buldum. Yönetmenin ilk filmi. Kanaatimi baştan belirteyim, bir yönetmenin ilk filmi için iyi bir başlangıç ama sinema dili ve imkanları açısından zayıf bir film.

 Sinema roman değildir. Edebiyata ve romana özgü anlatım tarzları sinemada denenemez. Kırda ağaçlar altında oturan insanların yüzlerine uzun uzun kamera tutmak o karakterlerin iç dünyasını bize anlatmaz. Romanda ve edebiyatın her nevinde sözcüklerle anlatıcının anlatımı ile karakterlerin iç dünyasına nüfuz edebiliriz. Sinemada elbette diyaloğun olmadığı sahneler olabilir. Karakterlerin hareketsizliği ve suskunluğu da filmin geneli dahilinde bir mana taşıyabilirler.Film de bu açıdan bolca heba edilmiş uzun sahneler vardı.
Her sinema filmi eğlendirmek maksadı ile yapılmaz. Kabul. Fakat sinema her daim seyirlik bir sanattır. Bunu yaparken trajediye dayanır. Tepenin Ardın da, trajedi yok değil. Fakat trajedi işlenmeli derinleştirilmeli. Filmde çelişki öğeleri sadece gösteriliyor. Derinleşmiyor. Baldızına tecavüz eden adamın baldızı ile konuşması mesela, 10 yıldır bekar olan bir adamın, klişe yalnızlık sözcüklerine başvurup baldızına tecavüze yeltenmesinde biz karakterin bürünmesi gereken taşkınlığı göremiyoruz, sanki yemek yer gibi doğallık içinde cereyan ediyor hadise. Askerlikten sonra psiklojik problemler yaşayan karakter tüm karakterler içinde en başarılı olarak yansıtılanı.

Burada durup şunları sırlamak istedim

1- Post-travma sendromu yaşayan askerden yeni dönmüş bir genç
2- Köy hayatına uzak biraz şımarık bir ergen
3- Baba topraklarına sahip çıkan ve otoriter, yeri geldiğinde başkalarını cezalandıran ve düşman yaratan büyük ağabey
4-Kır hayatına hapsedilmiş, çaresiz, pekte becerikli olmayan ortanca kardeş
5-Ortanca kardeşin herşeyi kabullenmiş karısı, ve bacanağının tecavüzüne uğraması.
6- İnsana yabancılaşmış Sülü adında ergen bir oğlan

Film, ergenlerin kendi aralarındaki çatışmaları, asker oğlanın kendi iç çatışmaları, kardeşlerin kendi çatışmaları ve tüm bunlar olurken, herkesin yalan söylemesi ve köpeğin ölümü ve nusretin yaralanması nın tepenin ardındaki yörüklere fatura edilmesi üzerine kurulmuş.

Niye bunları sıraladım? Eldeki malzeme güzel. Fakat dağınık. Hatta kalabalık. Yukarıda sayılan tüm çatışmaların ve karakterlerin derinleştirilmesi bir filmin boyunu aşar. Kısa kısa geçilmesi filmi yüzeysel kılar. Sanırım belki tüm bu endişeler nedeni ile yönetmen, karaketerleri teker teker işlemek yerine hepsini bir arada sanki doğal ortamlarında çekmiş geçmiş.

Bir filmi algılamamız biraz da beklenti ile ilgili. Film hakkında daha önce duyduğum bolca övgü, ötekileştirme düşman yaratma vs türünden yorumlar filmle ilgili beni yüksek bir beklentiye soktu. Böyle bir beklentim olmasa daha olumlu bir kanaat uyandırabilirdi. Sonuçta filmi iddiası olan bir film olarak izleyip, o iddianın olmadığı gibi olumsuz bir kanaata ulaştım. Ama tüm bu beklentileri bir kenara koyarsak, yönetmenden daha başarılı filmler bekleyebiliriz.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder