24 Aralık 2011 Cumartesi

Ve şimdi usulca kapımı çalan kim?

Kendime bile söylemekten korktuğum şeyler var demiştim, bu sözün kendisine hiçbir anlam ifade etmediği bir kişiye. Çünkü en azından bu kadarını söylemekle içimde kopan fırtınayı bir parça dindirebilecektim.

Eskiden uzun uzun yazmayı ve konuşmayı severdim. Artık pek öyle değilim galiba. Eskiden bir sis perdesinden dünyayı izler öyle seslenirdim dünyaya. Sis aralandı gerçek tüm çirkinliği ile kabak gibi ortaya çıktı. Bir insanı hayal ederken duyduğumuz heyecanlar o insanın yanında iken sönüp gitmekte. Parlak ideler dünyasından gerçeğin balçığına tortusuna düşüyoruz. Sis perdeleri geride kaldı, gerçek çirkin, 3. bir yol var mı?

Bu hayatın tuzu biberi birşeyi eksik işte. Neşve dedikleri şey yok.

Bir rüya gördüm işte geçenlerde. O yitip giden neşveyi yaşadığım. Bambaşka bir suretle ve bambaşka biri ile. Şimdi düşünüyorumda neydi beni 7-8 yıl önce ankara baharlarında esrik esrik gezdiren ecza? Ve şimdi usulca kapımı çalan kim?

5 Aralık 2011 Pazartesi

ben lazarus, dirildim kaşlarım arasından hazla, Akif Kuruçay

Yıllar önce hasbelkader internetten bulduğum ama şairini bulamadığım bu muhteşem şiiri paylaşmak istedim. Şairi Akif Karaçay mış. Kendi şiirime çok yakın buldum.


bırak, ruhum... içimden doğrulan biri gibi ünlesin karanlığı dil
...karanlık...karanlık...dudaklarımdan boşalan mezar
ben lazarus. hazla dirildim kaşlarım arasından

tanrım bana kükreyen sular gibi bir suret bağışladın
ve genzimde çözülen toprağın kızıl kimyası
beni yeniden mezara çeken kösnül heves

olsun,yürürüm suyun sırtında karanlık ayaklarımla
ve kıyılarda hüzünle işlenmiş
bir telaş bırakırım, yıldızlara bakan yalnız hurma ağaçlarına

ah korkunç yaşam...ölümün vakur gölgesi...bilincin iki
düşman refiki, sevdiğimi biliyorlar sanki...ruhumun
çarpıldığı o kuşku dolu müziği

karanlık ayaklarımla kuyular ararım derin, suları daraltan
sırrım ...açılsın bir kanlı mendil boşluğun ortasında
rüzgarın nefesiyle yılgın kalplere sarınsın

acıyla yıpranan bir rahme emredilmiş metanet
ve hışımla sarsılan dallar...ne çok şey gizli ellerinde
insanın, tırnak diplerinde ağrılar...boğumlara saklı kehanet

balığın karnında yalvaç mayası,
ayaklarımla suyun arasına boylu boyunca yayılmış zar...
kendinden sonrakilere kalmış bir ürperiş dengesi

ben lazarus, dirildim kaşlarım arasından hazla...
toprak ve suyun savaşına karıştı adım...
oluşbozuluş balçığında atar bir damar, karanlık ayaklarımla

4 Aralık 2011 Pazar

St. Petersburg izlenimlerine devam


Nihayet bugün biraz şehri gezme fırsatımız oldu. St. Petersburg Çarlık dönemi başkenti olarak bütün ihtişamını koruyan bir şehir. Dostoyevski,Çehov, Puşkin gibi büyük yazarların  memleketi. Kısa bir otobüs turu yaptık. Rehber sadece rusça konuştuğu için pek birşey anlamadık saolsun biraz rusça bilen bir arkadaşın ufak tefek çevirileri ile kabaca da olsa birşeyler anladık. Mimari olarak tüm şehir adeta bir açık hava müzesi, bu kadar çok ihtişamlı yapının bir arada olduğu bir şehir yeryüzünde varmıdır bilmiyorum? St Petersburg ile Moskova arasında İstanbul ile Ankara arasındakine benzer bir çekişme varmış. Devlet de bizde olduğu gibi bazı kurumları bu şehre kaydırma planları içindeymiş. Şehir içinden geçen çok sayıda kanal (haliç gibi) var. Bir dostumuz Türkiyeden özellikle entellektüel çevreden büyük yazar ve sanatçıların müze haline getirilen evlerini gezmeye gelenlerin olduğu söylendi. Bu ara kaldığımız mahallerinin adı da Dostoyevski mahallesi, ne enterasan dimi?


 Bu kafe Puşkin'in şiirlerini yazdığı yer.
 Büyük bir katedral, hali ile döneminin tüm ihtişamını yansıtıyor. Rus kileselerinde batıdakilerinin aksine oturmak için sıralar bulunmuyor.





 Bu da klasik rus mimarisi örneklerinden biri.
   Tam ismini bilmiyorum (senato meydanı?)

2 Aralık 2011 Cuma

Açmasın akıl çiçeği gürbüz çocukların baharına Kırılır su tutmamış çeliktir arzu çünkü


ÇÖZÜLÜŞ

1
Burada dimdik ayakta
 Eğilsem gök bırakıverecek kendini
Bitecek bu şarkı, bu dans orta yerinde
Saralı bir çırpınış
Şerha şerha yarılacak dil
Pul pul kabarıp dökülecek adem harcı
Kaygı ve şehvetle ördüler beni
Sıvadılar göğsüme bu sessizliği tenha uykularda

Burada dimdik ayakta
Her şey kendi suretinde seyrederken
Som bir bakış kılındım
Sokuşturuldum  toplu fotoğrafların arka sıralarına
Belirsiz bir gülüş, kınında paslı küfür


Çektiler oluk oluk damarlarımdan
Bahar rüzgarlarını hadi kalkıp gitmeleri
Buruş buruş bir dil iliştirildi gölgeme
Saklı büyük şiirler
Dil bileyledim

2
Dilerim, kan oturarak dişlerime,
Etimde çıban, gözümde sancı dilerim
Kanatılmış bir mendilin orta yerinde gülümsemeyle
Kanımı seyrelten bir rüzgarla
-Savaşların orta yerinde kayıp öfke ile dilerim-
Açmasın akıl çiçeği gürbüz çocukların baharına
Kırılır su tutmamış çeliktir arzu çünkü
Bir rüyanın büklüm yerinden yerli yersiz
Dökülmekteyiz çünkü
Tanrıya sorarsan bitimsiz çünkülerdeyiz çünkü
Gün akşam olur bir şeyh bulamayız çünkü.

3
Som bir sessizlikle örtün beni
İçimde çöreklenen yılan üşüyor.

2005-Ankara
Fatih ÖZMERDİVANLI

From Russia with Love


Ani bir iş ziyareti nedeni ile kendimi bir anda St. Petersburgda buldum. Hava tahmin edilemeyecek kadar iyi idi. Neredeyse istanbula yakın bir havası var.

Tabii ilk şaşkınlığımız güneşin saat 10 buçuğa doğru doğması. Bu sebeple ilk günkü toplantımıza geç kaldık. Henüz şehri çok gezme fırsatı bulamamıza rağmen, hoş güzel tarihi bir şehir. Çok gelişmiş bir metro altyapısı var, insanlar kibar görünüyor.

Şimdilik uzun yazamayacağım ama son dönemlerde içinde bulunduğum karanlık ruh halinden bir parça uzaklaşmış oldum, sanırım iyi geldi.